Bereket Tanrıçası Kybele Tarihi
Bereket Tanrıçası Kybele, antik dönem Anadolu’su ve Roma İmparatorluğu’na ait bir tanrıçadır. Kybele’nin kökenleri Frigya mitolojisiyle ilişkilidir ve daha sonra Greko-Roma kültürlerine yayılmıştır. Kybele, genellikle bereket, doğa, doğurganlık, dağlar, ormanlar ve şehir devletleriyle bağlantılı olarak tasvir edilen bir tanrıçadır.
Kybele’nin mitolojisi karmaşıktır ve farklı dönemlerde farklı yorumlamalara tabi tutulmuştur. Frigyalılar, Kybele’yi ana tanrıça olarak kabul etmişlerdir. Kybele’nin sembolü genellikle bereketi temsil eden boynuzlu bir boğa olarak bilinir. Heykelleri genellikle taş veya madenlerden yapılır ve geniş, kule şeklinde başlıkları vardır.
Kybele kültü, M.Ö. 6. yüzyılda Frigya’da ortaya çıktı ve zamanla Roma İmparatorluğu’na kadar yayıldı. Roma İmparatorluğu’nda Kybele’nin kültü büyük ölçüde benimsendi ve pek çok tapınak ona adandı. Kybele’ye olan tapınma genellikle doğurganlık ritüelleri, müzik ve dans içeriyordu.
Kybele’nin Roma İmparatorluğu’ndaki popülerliği, bir dizi dini festivalle de kendini gösterdi. Bu festivaller arasında en önemlisi, Kybele’nin onuruna düzenlenen ve büyük bir kutlama ile sonuçlanan Megalesia festivalidir.
Kybele kültü, zamanla değişikliklere uğrasa da, antik dünyada önemli bir tanrıça olarak kalmış ve pek çok kültürde etkisi hissedilmiştir. Bugün bile, Kybele’nin mitolojisi ve kültü, antik dönemin zengin kültürel mirasının bir parçası olarak değerlendirilmektedir.
Bereket Tanrıçası Kybele Efsanesi
Kybele’nin mitolojisi, antik dönemde çeşitli kaynaklarda farklı şekillerde anlatılan bir dizi hikayeden oluşur. Ancak, genel olarak Kybele’nin tanrıça olarak yükselişi ve bereketle ilişkilendirilmesi ana temalardan biridir.
Bir versiyona göre, Bereket Tanrıçası Kybele, Anadolu’nun Frigya bölgesinde doğmuş ve burada tanrıça olarak tapınılmıştır. Kybele’nin bereket, doğa, ormanlar ve dağlarla ilişkilendirilmesi, onun doğanın ana enerjilerini temsil ettiği düşüncesinden gelir.
Kybele’nin en yaygın efsanelerinden biri, onun Attis adında bir gençle olan ilişkisini anlatır. Attis, Phrygia prensiydi ve Kybele’nin rahibi olarak görev yapmaktaydı. Attis genç, yakışıklı ve bereketli bir tarım yılına başlamıştı. Ancak, Attis’in güzellikleri ve bereketi nedeniyle diğer tanrıların kıskançlığı harekete geçti.
Efsaneye göre, diğer tanrılar Attis’e musallat olup, Kybele’nin onunla olan bağını bozmak istediler. Attis’i delilikle cezalandırdılar ve o da kendini kesti. Kybele, Attis’in ölümünden derin bir üzüntü duydu, ancak tanrılar ona acıdı ve Attis’in bedenini ölümsüzleştirdi. Bu olay, Kybele’nin doğa döngüsündeki ölüm ve diriliş temalarını simgeler.
Bu efsaneler, Kybele’nin bereketi, doğurganlığı ve doğanın döngüsündeki değişimi temsil ettiği inancını vurgular. Kybele kültü, zamanla farklı kültürlerde ve dönemlerde farklı varyasyonlara uğramış olsa da, genel olarak doğa ve yaşamın bereketiyle ilişkilendirilen güçlü bir tanrıça olarak kabul edilmiştir.
Bereket Tanrıçası Kybele Vatanına Dönüyor
Yüzyıllık geçmişi ile Türkiye bir medeniyetler beşiğidir. Ve birçok medeniyet gibi Türkiye’de de tarihi anlatan değerli heykeller var.
Anadolu’nun en önemli heykellerinden biri olan, MS 3. yüzyıldan kalma muhteşem Kybele heykeli Türkiye’ye geri getirildi.
Kybele yerli bir Anadolu tanrıçasıdır, ikonografik desenlere göre kökleri en azından Neolitik döneme kadar uzanır. Çatalhöyük ve diğer birçok Neolitik alanda yapılan kazılarda “Anadolu Ana Tanrıçası” nın birkaç heykeli ele geçirildi.
Bu doğurganlık ve doğum tanrıçası, Hititler tarafından Kubaba, Frigler tarafından Kybele olarak adlandırılmış ve Helenistik ve Roma dönemlerinde bazen Artemis, bazen Afrodit ve bazen Demeter adıyla ibadet edilmiş, ancak ikonografisi hiç değişmemiştir. Anadolu’da o kadar güçlüydü ki, antik dünyanın yedi harikasından biri olan Ephesos’taki Artemis Tapınağı ona ithaf edilmiş ve “Efes Artemis” adını almıştır. Anadolu adında Türkler; Anadolu, buraya geldiklerinde annelerin ülkesi.
Bereket Tanrıçası Kybele heykeli İstanbul Arkeoloji Müzesi‘nde görülebilir.